Kayıtlar

Tabut

 Öyle süslü kelimelere  Yalandan bir samimiyetle  Bir anlam yüklemeyeceğim Herşeyi herkes için kısa ve net olacak şekilde  Tıpkı ölüm gibi Tıpkı gözdeki parıltı gibi Sahiden kaç kişi çıkar Şu tabutu kaldırıp atmak için Üzerlerine çevrilmiş namlular Bir ihtimal vurabilir yelteneni, fakat  Tabutun içindekine bir şey olmaz artık Çıksın ve bağırsın, kim bağıracaksa  Kurşundan zarar gelmezdi şu tabutta yatan zat olmazsa Ardına sığınır yalanlar, hiç bir şey olmamış gibi yaşarlar Lakin gömülmek için yüz yıllardır burada Namlular bu sefer namluları doğrultanların üzerinde  Öncekiler bu duruma düşmem derlerdi Düşmem diyen, sonraları kendine sövse de geçti artık Tam alınlarında işaret belirir eski zalim olmanın bedeli olarak Zamanında kutsadıkları mahkemeler Elbette çıktı karşılarına  Alınlarında nişanesi hayınlığın, bir kez daha ele verdi onları sanık kürsünde Altındaki sehpanın kaymasıyla beraber  Boynuna bağlanmış urgan gerilir Bunu gibi binlerce da...

Herhangi Biri

 Bilmeden geçtiğim yollar Günü gelince karşıma çıktı Hissetmeden yazılan şiirler Yük oldu, boşlukta yer kapladı sadece Bilmek istemez insanlar, başları kumda çıkmaz dışarı Merak eden kendine yazık eder  Fakat kumdan çıkarsa baş, bir daha asla girmez kuma Birkez ağlayan, birkez seven unutur gülmeyi Yıllarını arayış içinde geçirip karşısına dikilenler Soracaklar ona " Ne kazandın, yıllarını boş uğruna harcadın  Hakikat arayışı sana mı kaldı" Sürekli aynı yolda, farklı değişen benle  Değişmenin acısıyla kıvranarak Dağılmamak için sıkıca tutarken  Sebep oldum dağılışına benliğimin İşte o an durdum, artık ben değildim Artık özgürdüm, şimdi kafamı gömebilirim Yorgun ayaklarım dinlenir, yollar gider Yerine taze cahilliğim, kum ve karanlık kalır Artık ne bu geçtiğim yollar aynı ne de ben Özgürlük yemini eden ben,  Çıktığım yollarda özgür değildim Dilimde keşke, gözüm hep arkada Her attığım adımda, büyük bir çöküş yaşıyorum Fakat dönüşü yok  Yol bitti, benliğim...

Azrailden Son Bir İzinle Yazdığım Şiir

  Karşımda duran azrailin bakışları altında  Ve Muhtemel sonum karşısında  İnsanlığa dair laflar etmek bir hayli önemsiz O halde ben  Hayatım hakkında gerçekleri  çok şey başarmışım gibi En doğru şekilde yaşamışım gibi anlatayım  Bu ya, yalandan da olsa yaşadım derim Benden sonraki nesillere Son hakkımı başka türlü nasıl harcarım Nasıl,  Yıllardır ulaşmak istediğim Varmak için can attığım fikirsel doygunluğa ulaştığımı nasıl gösteririm  Kelimelerden son kez yardım istiyorum  Zira bu korku ve elem altında aklıma söylemeye dair güzel, etkili bir vurgu gelmiyor  Ne kadar zamanımın kaldığından habersiz Alel acalel bir şeyler yazma telaşı Her an, şimdi, biraz sonra Biraz sonra gelmeden şiiri bitirebilmeliyim Ben yasin on senedir şair Bir elin parmaklarını geçmez şiirlerimi bilen Ölümlüyüm, Şikâyetim yok bu yaşam sürecine  Sadece birkaç husus var İstediğim şeyler karşımda dururken Yok oluşuna şahit olmakla geçti hayat Tam isyan etmeyi akl...

Şair

 Biterken bitmez denilen dertler Göçerken dünyadan ser sefil  Sorgulamalar boşluk oluşturur beyinde Damardan akan kan olsa iyidir madem Matemse vahim halim zaten Belirsizlik ve ızdırap tüm herşeyin sırrıdır Bunla yaşa-bunla öl, geriye dön, ileriye bak Konuşmak için izin iste, verilmezse sus Şiir yaz, kağıda değil, kalbine sonra kafana  Dökülerken dudaklarından kelimeler Sen şair oldum diye düşünme sakın, zira şairlik bir uydurmadır Evet! şiir makinistlerinin kendilerini onurlandırmak için buldukları garip durumdan ibarettir, şairlik  Sahiplendiğim anda yabancılaşan sevda Aydınlığı rüşvet olarak veren gece Dağıtıp beni bin parçaya bölmek isterken  Elime tutuşturulan poşetlerde yokluk, Yokluk sahibine acı vermez, yokluk sahibini tümden soyutlar hayattan O halde kimdir beni silmek isteyen Cesareti varsa çıksın, yok olmaya yüz tutmuş şiirlerimle bekliyorum  Çıkmayacak, gizliden gizliye beni taciz eden şey Damarlarıma ilişen, ruhuma kök söktüren acı  Her bo...

İstikamet Sisli Bir Muamma

 Bir soruyla başladı hikaye "neden" Cevap verecek ehilde birini bulamadı Demek ki bir yolculuk var yakında Yol bir arayış, görmek görünmeyenin ardındaki sırrı Neden diye bağırdı daha yola çıkmadan Kalabalık döndü, şaşırdı bu bağrışa "Sen daha yola çıkmadan neyin cevabını bekliyorsun"  Kesinleşti, yolun bahtında adı yazılı Mecbur, yorgun adımlarla ulaşmak gerekiyor İstikamet nereye? Varmayı istiyor Fakat İstikamet puslu, sisli bir muamma  Varmak hayaldir, yolcular beklentiye girmez burda  Bunu fark edince kederlendi  "Yol yakınken döneyim" dedi Bir ses belirdi karanlığın ardından Karanlıktır konuşan "Geçti artık, sen aitsin yolun taşına" Keşke dedi, sormak aptallığına kalkışmasaydım Su çatlağını buldu, parçalar yerine oturdu Anlam derinleşip yerini anlamsızlığa bırakana kadar Sonra gün battı, o vakit yüreğine indi yalnızlık Ve bir soru daha "Tek ben mi yolcusuyum yolun? Yoksa var mıdır bana yar olacak birileri" Aradan birkaç zaman geçti ...

Umut

 Sebebini araştırdım dimağımı delen gerçekle Bir ömür yaşamam gerekliymiş bununla Demiştim diyenler, hayatı bana tekrardan anlatacaklar Bana modern kelimelerle saldıracaklar Sonra savaş çığırtkanlığı yapanlar, korktuğumu düşünecek Söyledim ya yıllardır, ben korkmam Sadece severim Müthiş, yazık değil mi bu yakarışlar Yazık ki ne vehamettir bu kardeşim Eskilerin dayanağı çürümüştür artık Gelecekten yapılma umutları sana vadetmek istemiyorum Sana hatalarından damıtılan acı, katran bir umut bırakıyorum Bileklerimden altın rengine boyanan demir zincirlerle bağlıyım  Duvarları beyaza boyamışlar, ama ışık yok Yer, toprak ve mezara benzeyen semboller İdam sehpası figürü tam karşımdaki duvara çizilmiş Günde iki öğün matem veriyorlar  Hatrıma kağıt ve kalem verdiler Ve önüme iki seçenek kondu Sırf önüme iki seçenek kondu diye bağlı değlim ben buna Seçmiyorum, alın başınıza çalın özgürlüğü Zindanımda ince sızılarla şiir yazacağım 

Soytarı

 Bu cihanın değişmez derdi kendisi Bizlerse soytarısıyız bu düzenin  Süreç bizi aşka itti sonunda  Yangını bağrımızda güller açtırdı Bu ciddi sevdayı soytarılığımız kaldırmıyor Bizi görenler gülecekler halimize, bu kesin Gönülden gelen telkinlerin faydası olmayacak Evet bizler gururlu soytarılarız fakat Sevmek engel değil, sevilmek için olabilir Gözümüz karardı, ihtimalleri mazinin eleğinden süzüyoruz Hesap yapmayı bilmezdik, hayat öğretti zorla Zaten bize herşeyi kafamıza vurarak Kafamızda binlerce yara aça aça öğretti İzin vermedi somurtmamıza sonra  Kestirip atacak kadar cesaret yok bizde Bulmuşuz bir kere, ya hiç olmasaydı Tamam çokça hırpaladık kendimizi Fakat bu şizofrenist bir şey, mantık işi değil Kral olma fırsatı verildiğinden soytarı oldum Özgürüm, boynumda kralların buyruklarından yapılma kolye Som altından tahtta yazamazdım bu şiirleri Gerçi şiirlerim için bir konuma gerek yok Mecburdum, yoktu öyle büyük ideallerim Hayat ağır gelince şiirler fışkırdı kal...

Kazanmanın Kaybettirdiği

 Öyle bir dünya ki bu bitmez derdi Kazanmak yenilgi için başlangıç sadece Her gün mücadele, ama ne için Sonunda ölüm olduğunu bile bile Yaşamı arzulamak, bitmez işkence Günlerin ardından bana arta kalan tek şey Yalan İşlenen günahtan kimse suçlu değil Herkes masum fakat her yer kan revan  Gökler bile suçlu olmayı kabul edecek Fakat ölümlüler arasında yok Kılıçlar çekildi, hakikati bulacakmış insanoğlu Katran karası terleyen savaşçılar Anlatacak savaşı ve batılı Hakikat arayışı gönülden başlar Dualar keser karanlığı Boynunda yaftası hazır  Bekliyor ölümü Yaşamaktan alamadığı tadı  Topraktan ve böceklerden  Fakat mücadelenin karşılığı  Bir mektup ve dar ağacı Zaferimin tadını çocuklarım utanarak yaşayacak Zamanı yendi ve öldü diyecekler

Hayat

 Kayıp gidiyor yıllar, tutamıyorum Hicrana ermiş gönlüm ateş içinde Ne doğru, ne yanlış seçemiyorum Hüznüm manasız kalınca çöktüm Dilenci sandılar beni görenler Halbuki ben dilenmeyi bilmem Dua ederken bile bencilce davranırdım Kibrime bulanan aşk bela oldu  Yeter demek de nasip olmadı Kömürden ellerim yanınca aydınlandı önüm Binlerce ağaç kök salmış geleceğe Bense inadına geçmişe sevdalıyım  Şöyle olsa diyeceğim bir şey kalmadı Yandım, yoruldum ve yalnızım Zamanı hoyratça harcayan bu serseri Günü gelince anladı ve sustu Sıra sevdasına gelince de ağladı Düşüncenin dehlizlerinde karanlık fikirler Buna karşı koymayan bir akıl Seyirci kalmaktan başka çaresi olmayan kalp Dehşete düşmek, hele ki bu çağda Karanlığın ardından çıkan çocuk anlatsın Bir afacanın yaşayamadığı çocukluğudur bu Şimdi bitti demek geliyor içimden Fakat umut denen şey terk etmedi  Yollar var önümde Aşılmak için can atan dağlar Güneşliyken hava fırtınaya döndü Ama yol aynı, istikamet belli Çocukken çı...

ÖLÜ DİYARININ ŞAİRİ

 Örtülere sarılı bir tabut Ölü halimle ben ve bir imam kalır Ölürüm, kimsenin haberi olmaz Tabutumun tahtaları arasında bakarım Cenaze namazında tek bir imam Ağlıyor yalnızlığıma Ağlama diyorum, ben yıllardır ağladım Bak işe yaramadı, gömüleceğim Böcekler kemirecek cesedimi Fakat yıllar bir şey katmadı Ağladım, sustum ve en önemlisi Çokça yalnız kaldım Tabuttayım, kefene sarmışlar bir de beni Sahi kefen parasını verecek kadar param yok Alacaklıydım halbuki ben bu dünyadan Şimdi borcum var üstüne, gömülmek üzereyken Allahu Ekber Kazılsın bir mezar, gömün beni Toprak soğuk, kar yağıyor, kulum garibim Her atılan bir kürek toprak Koparıyor, karanlığı bana dayatıyor İmam ağlıyor yine, bağırıyorum bu sefer Ağlama, Yasin okuma bir de yüzüme Ve karanlık sahileşiyor, öldüm mü şimdi Yolun sonu, bir kara toprak, ağla Borcumu nasıl öderim diye düşün bakalım Nasıl bilirsiniz dense kimse çıkmayacak Bari kötü bilirdik diyen olsa Garipti, kendi halinde ağlardı kuytularda Bir hayale kaptırmıştı ken...

Ölümü Düşlüyorum

 Ölümü düşünüyorum Ölümü düşlüyorum Kirli düşünceler arasında yerim yok Umutsuz değilim, sadece kırgınım Hayallerim vardı eskiden Eskiden, yaşanan eski günleri özlerdim Şimdi ölümü düşlüyorum Yaşamayı tüm hücrelerimle isterken Bir bakmışsın bir hayat yolu, yaşa Kimsin, necisin, neye bu kadar sitemin Korkum var, yıkılacak, ezilecek, hor görülecek Alemlerin rabbi olandan isteğimdir bu Yarınlar için umut gönder Hasretini çekiyorum yaşamadığım aşkın Zarif bir çiçekti, yüreğimde büyüttüm Göğsüm dayanmadı bu çiçeğe Dayanmadı su, dayanmadı toprak İsyan gibi bir tepki yankılandı yüreğimde Çiçek zerafetini yitirdi Siyah katran aktı yapraklarından Oysa ben ne fırtınalardan korudum onu Başlarda huzur veren çiçek Şimdi saf bir acı veriyor bana

YALANIN GERÇEĞİ

  Ben bir yalanın gerçeğiyim Doğrular benden uzakta rahat Elimi neye atsam küle dönüyor Küllerden bir kuş kanadı çizdim Özgürlüğü bana hatırlatsın diye Acı gerçeğin sevdalısıyken Bu sahtelikler neden etrafımda   Hakikati algılayabilmek için, kara sular indi ayağıma İçimde kıvılcımlanan aşka kulak vermeliyim Sahi aşk denen şey gerçek midir Yoksa bir silsile halinde gönüle dolanan yalan mı Uzun yoldan geldim, uzun yola çıkacağım Sevdamın uğruna Koca bir yalanın tek gerçeği olacağım

Kendisiyle Karışık Biri

 İnsanlar birbirini etkiliyor ve bu etkilenmelerin sonrasında bir takım etkileri, sonuçları oluyor. Bu bazen güzel olsa da genelde kötü oluyor. Ama ben güzel sonucundan bahsedeceğim. Aşağıda yazdığım şiirin fikir babası olan Utku Fuat'la o gün fakülteye giderken hayat üzerine çok verimli bir sohbetimiz oldu. İbrahim de bize eşlik etti. Ama muhabbet hem farklılıkları ve buna bağlı olarak benzerliklerimizi güzel ortaya serdi. Bende oluşan bir düşüncenin aynısın başkasında da karşılığı olması güzel oluyor. Bazen de öyle bir şey söylüyorlardı ki "işte bu" diyordum. O günün akşamında yemekhanede yemeği yedikten sonra yanıma geldi ve "Hani kendiyle barışık denir ya, ben de kendiyle karışık birisi diye bir şey denebilir" dedi. Ben o an "işte bu" dedim. Hak verdim ve gerçekten çok etkilendim bundan. Ertesi gün erken kalktım ve çarşıda bir işim vardı. Onu halledikten sonra Afyonda taş medrese diye bir yer var, İmaret camiinin arkasında. Orada birkaç masa sandal...

Mecbur

 Her an bitmez bir acıyla kahroluyorum Derdimi anlatacak kelime yok Bilmiyorum, zaten bilsem ne olacak İnat ederim, yine de söylemem kimseye bunu Değişmeyen bir ızdırapla kıvranıyorum Yapraklar ayrılırken dalından Yağmur yağar bir de üstüne Başka baharda, başka bir ihtimalde Bir çiçek açacak ağacın dalında O an bir tebessüm gibi yüzünde belirse Tüm bu yaşananların anlamı olsan Neyse, bu yolu bilerek çıktık en baştan Ayaklarım kaldırmıyor bedenimi, yoruluyorum Kimsesizim anla, bir damla şevkatinden ver Gönlümün içinde amansız bir savaş Barışı hiç olmadığı kadar istiyorum Durulsun, dingin bir müzik çalsın Tek derdim, korkmadan gözlerine bakmak olsun Yanılmışım, anladım Birden büyük bir yalanın ortasında buldum kendimi Anladım, çünkü hislerin tuzağına düştüm Sert ve acımasız oldu bu sefer Yıllarca anlamak için uğraştım Şimdi anlamanın ızdırabını yaşıyorum Sessizce çekip gitmem gerekiyor Belirsizlik daha güzelmiş Kendine göre bir cazibesi varmış Şimdi herşey gün gibi ortada Böyle gelmi...

Haberin Olsun

 Haberin yok, gözden ırak bu sevda Hiç aklına geldim mi, hiç acaba dedin mi Bir ihtimal, bir ürperti gibi  Beynin kıvrımlarında bir mana  En umutsuz olduğun anda, biri çıksa dedin mi  Karanlık, yok ederken umudu,  Heba olurken onca düş, yıkılırken tüm değerler Sırf kendi benliğine odaklanan gece Bölmek istese de düşüncemi ve duygumu Çölün ve dağın çilesini hissederken Küle dönmüşüm, bir kar tanesi olup inmişim Yeryüzüne Bir sürü yokluk, bir düzine hiçlik Zaman durmaz, böyle de geçmez Değişir elbet, değişir mevsimler  Bir bakmışsın son kertesindesin hayatın Sevmek, o anda kurtarır mı ölümden Yoksa bıçaklar mı kalbimi bin yerinden Haberin vardı, bence Bunca his boşuna dolmazdı yüreğime Gözlerim gözelerine değince, anlardın Bir dolunay görülürdü, bulutların arasından Bu soğukta yalın ayak durmak mesele değil Bir fikrin olsun, filizlensin gönlünde yeter Haberin olsun ya da olmasın Geçti artık, kalmadı önemi, merhemi Böyle yaşanmalı bu sevda Uzaktan seyretmeli e...